Altı Buçuk Cephede Savaşa-Çatışmaya Hazır Olmak (Türkiye) – 1
Altı Buçuk Cephede Savaşa-Çatışmaya Hazır Olmak (Türkiye) -1 … Türkiye, bulunduğu coğrafi konumu gereği sınırlarında birden fazla cephede aynı anda bir kriz yaşaması ve/veya savaş-çatışma durumunda olması ihtimali yüksek bir ülkedir. detaylı haber makalemiz… Ünal Atabay tarafından yazıldı.
Altı Buçuk Cephede Savaşa-Çatışmaya Hazır Olmak (Türkiye) -1
Biz istesek de istemesek de, yaşadığımız bölgesel koşulların ve bölgede gelişen olumlu veya olumsuz faaliyetlerin içerisinde bir şekilde bulunmak zorunda olacağımız; Ve gelecekte de bir şekilde kalmaya devam edeceğimiz şüphesizdir.
Söz konusu coğrafi konum, küresel odakların hedefi halindeki Ortadoğu coğrafyasıdır. Üç büyük dinin ve sayısız uygarlığın çıkış noktası olan Ortadoğu, yüzyıllar boyunca ticari ve askeri faaliyetlerin geçiş noktasında yer almış, önemli sosyo-kültürel medeniyetlere ev sahipliği yapmış; doğal yer altı zenginlerinden dolayı kavgaların hiç eksik olmadığı ve göz yaşlarının dinmediği bir bölge olma özelliğini sürdüregelmiştir.
“Cebelitarık’tan Afganistan-Pakistan hattına kadar uzanan…”
Ortadoğu’nun bugüne kadar dünyada ortak kabul görmüş belirli bir sınırları bulunmamakla birlikte; dünya siyasi ortamında “Büyük Ortadoğu” veya “Genişletilmiş Ortadoğu” tanımlaması ile uluslararası kamuoyunda sınırları tam olarak tasavvur edilemeyen coğrafyasını, Cebelitarık’tan Afganistan-Pakistan hattına kadar uzanan geniş bir bölge olarak tasvir etmek uygun olacaktır. Bu kapsamda; Ortadoğu ülkeleri;
-Türkiye başta olmak üzere, Türkiye’nin Güneydoğusu’nda bulunan komşuları,
-Arap Yarım Adasında bulunan ülkelerin tamamı, Afganistan, Pakistan ve Sudan’ı da içine alan Kuzey Afrika ülkeleri,
-Doğu Akdeniz kıyısı ülkeler olmak üzere toplam 22 devletli büyük bir coğrafya olarak tanımlanabilir.
İçinde bulunduğumuz yakın vade ile gelecekte orta ve uzun vadede tüm dünyanın ilgi ve etki alanında şüphesiz Ortadoğu olacaktır. Ortadoğu’nun merkezinde de Türkiye bulunmaktadır.
“Ortadoğu bölgesinde 22 devletin yeniden yapılanacağı…”
Dünya petrol rezervlerinin önemli bölümü ile doğalgazın % 40 gibi ciddi bir bölümü bu coğrafyadan çıkarılmaktadır. Bu nedenle, burada cereyan eden hadiseler tüm dünyayı doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Dolayısıyla, olabilecek tüm gelişmelerden Türkiye’nin nasibini almaması elbette düşünülemez.
ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından açıklanan; “Ortadoğu bölgesinde 22 devletin yeniden yapılanacağı…”[1]şeklindeki ifadeleri de bu öngörüyü desteklemektedir.
Yeni Dünya düzenine önce Ortadoğu bölgesinin şekillendirilmesi ile başlanacağı ifadeleri küresel güçler tarafından her ortamda dile getirilmektedir. Yine, Ortadoğu’daki ilk şekillendirmenin de sözde Kürdistan’ın kurulmasıyla başlanacağı[2] açıkça ifade edilmektedir.
“…Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan…”
Diğer taraftan, Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları üzerinde yapılmak istenilen değişikliklerin bölge ile sınırlı kalmayacağı düşünülmektedir. Ortadoğu’nun hemen bitişiğinde bulunan Kafkasya bölgesi, Ortadoğu ile adeta çift yumurta ikizleri gibidirler. Bu bölgenin de yeni Dünya düzeninde kaderleri Ortadoğu’ya benzer akıbete doğru evrileceğe benzemektedir. Kuşkusuz bu ülkeler; Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan olacaktır.
Aynı şekilde, Kıbrıs ve Akdeniz bölgesindeki bağları nedeniyle Yunanistan’ı da aynı zamanda bir Ortadoğu ülkesi gibi değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Hal böyle olunca, bu bölgelerle olan tarihsel bağları ve küresel güç olmasının yanı sıra bölgeyle olan yakınlığı nedeniyle Rusya faktörünü de birlikte değerlendirmek gerekecektir. Tüm bunlar birlikte mütalaa edildiğinde Türkiye’nin içinde bulunduğu stratejik konumun zorluğu daha iyi anlaşılmaktadır.
*****
Küresel güçlerin, Ortadoğu’ya yönelik adımlarını atarlarken bölgenin saç ayağını Türkiye’nin oluşturduğunu değerlendirdiklerinden hiç kuşku yoktur. Halen ülkemiz üzerinde devam eden siyasi saldırılar, küresel odakların tutumları, Dünya kamuoyundaki tartışmaları yine birlikte değerlendirdiğimizde ülkemizin gelecekte karşılaşabileceği zorluluklar ve tehditler açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Söz konusu zorlukların; geçmişte bölgede yaşanan tarihsel sorunları ve halen günümüze yansıyan durumları, bölgenin etnik, dini ve mezhepsel yapısı ile sosyo-kültürel uyumsuzlukları kapsadığını söylemek uygun olacaktır.
Türkiye’nin bütün sınır komşuları ile yaşadığı mevcut sorunları göz önünde bulundurulduğunda; bu durum, ülkemizin eş zamanlı olarak karşı karşıya kalabileceği tehdidin boyutlarını ortaya koymaktadır.
Bunlar özetle;
•Yunanistan ile Ege denizi-adaları ve Kıbrıs sorunu,
•Suriye’de devam eden iç savaş ile Suriye Kuzeyi’nde oluşturulmaya çalışılan Kürt Özerk Bölgesi hamleleri,
•Irak’ta Barzani Bölgesel Yönetimi’nin bağımsız Kürdistan yolunda halk oylaması yapacağı yönündeki açıklamaları,
•İran’ın, Suriye’de Türkiye aleyhine tutumu ile Irak üzerinde Şii nüfuzunu amaçlayan Irak’ın toprak bütünlüğüne yönelik tehdidi,
•Azerbaycan-Ermenistan arasında devam eden Karabağ sorunu ve buna bağlı devam eden sınır çatışmalarıdır.
Bu coğrafyanın kaderi; birden fazla cephede aynı anda ve/veya bir birini takip eder şekilde savaşmayı-çatışmayı içeren bir yapıya sahiptir. Nitekim, Osmanlı İmparatorluğu son dönemlerinde aynı anda birden fazla cephede savaşmak zorunda kalmış ve bu koşullara daha fazla dayanamayan Osmanlı’nın küllerinden yeni bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti büyük zorluklarla yaratılmıştır.
*****
Türkiye Cumhuriyeti, Türklerin Anadolu’da varlık mücadelesinin son kalesidir. Bu coğrafyada yapılabilecek bir hatanın maliyeti her birimiz için çok yüksek olacaktır. Çünkü, coğrafya acımasız ve pervasızca hesap yürüten küresel güçler doyumsuz olduğu sürece, atılacak her adımda dikkatli olmak ve en kötü senaryoya karşı hazırlıklı bulunmak, millet olarak varlık ve yokluk arasında bir seçim yapmak anlamına gelebilecektir.
Yaşadığımız coğrafya değişmedikçe, bölgenin karşılaşacağı tehdit de bir değişiklik olmayacağı gibi, bölgenin demografik yapısındaki karmaşıklık ile etnik, mezhepsel çatışma potansiyeli var oldukça, bu durumu rehabilite edebilecek toplumsal değişime-dönüşüme yönelik tedbirler geliştirilmedikçe Ortadoğu’nun kaderi, kader olmaktan öteye geçemeyecektir.
*****
Küresel güçlerin Ortadoğu üzerinde yeni devletçikler planlamakta olduğu yukarıda eski ABD Dışişleri Bakanı’nın ifadesiyle vurgulanmıştı. Bölgenin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik rehabilitesi sağlanmadan devletlerin devletçikleşmesi, yeni devletlerin kurulması, şehir devletçiklerinin oluşturulması, hiç bir şeyi ama hiç bir şeyi değiştirmeyecektir.
Halen içinde bulunduğumuz küresel ve bölgesel gelişmeler ile bu kapsamda Ortadoğu’da dayatılmak istenilen düzenlemelerin, tüm bölgeye yayılacak şekilde çatışmalara sahne olabileceği, bu durumdan Türkiye’nin ciddi manada etkilenebileceği, bu kapsamda; Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Yunanistan ve Kıbrıs olmak üzere altı cephede, iç güvenlik harekâtını da yarım cephe olarak kabul edersek, altı buçuk cephede eş zamanlı bir çatışmanın yaşanabileceği kıymetlendirilmektedir.
Söz konusu muhtemel cepheleri ve ana küresel güç odaklarının önümüzdeki süreçte bölgeye olabilecek muhtemel etkilerini de sırasıyla incelemek uygun olacaktır.
*****
[1]Washington Post Gazetesi, “Orta Doğu’yu Dönüştürmek”, Condoleezza Rice, 2003.
[2]Salim Yavaşoğlu, “Kürdistan, Akdeniz’e Çok Yakın”, www.yenicaggazetesi.com.tr/109666h.htm, 08.02.2015.