Haberler
Haberler … Ülkemizde genel olarak Tv haberleri, Gazete Haberleri ve en çok da internet üzerinden yayın yapan siteler aracılığıyla verilen haberler olarak halkımıza ulaşır. Ama tarih sürecine baktığımızda haberler güvercinler aracılığıyla yapılırken, ulak vasıtasıyla ulaştırılan haberler, elçiler vasıtasıyla ulaştırılan haberler; Giderek Postacı aracılığıyla gelen haberler, Basılı Gazetede verilen haberler, Telgraf ile ulaştırılan haberler, Telsiz haberleşmesiyle ulaştırılan haberler; Manyetolu telefonlarla verilen haberler, Radyo dan alınan haberler, Tv den alınan haberler; cep telefonları aracılığıyla verilen haberler günümüz sürecinde gelişen teknolojinin son ürünü internet üzerinden alınan haberler olarak yaşamımızın içinde yerlerini almışlardır.
Haberler
Günümüz medyası artık internet vasıtasıyla evimizde, cebimizde yer almaktadır. Haberleri aldığımız araçlar çoğalınca gizli bir şeyin kalmadığı da görülmektedir.
Gizli kalmayan suçlardan bahsetmişken, toplumun duyarlılığından söz etmemek olmaz.
****
Toplumun duyarlılığının en temel göstergesi EĞİTİM dir. Eğitimi takip eden ikinci göstergede DEMOKRASİ dir…
Eğitimli bir toplumda demokrasinin yerleşmesi ve yaşaması kadar doğal bir olgu yoktur.
Eğitim seviyesi yerlerde sürünen toplumlarda duyarlılık ve muhalif yaklaşım yer bulamaz. Burada demokrasinin yerini algı yönetimi alır. Algı yönetiminin kolay yaşandığı toplumların eğitim alanı zayıftır. Eğitimli kesim sadece yöneten kadro ile sınırlı olup, onlara inanan bir cahil çoğunluk sayesinde yönetiyor olmalarını sürdürürler.
Yöneten kesim demokrasiden korkuyorsa toplumu cahil bırakmak ilk tercihleri olur. Bu tercihlerini kullanırken daima eğitim yatırımlarına yönelerek göz boyama usulüne başvururlar. İşe yaramaz bir çok üniversite açarlar ve açtıkları okullarda eğitim kadrosu yoktur. Yada kendi varlıklarını sürdürebilmek için verilmesi gereken propagandist eğitimler verirler ve kendilerine militan yetiştirirler.
****
Yani burada verilen ve önemsenen eğitim ve kişinin gelişmesi değil, kendisine biat eden hedefe yürüyen elemandır. Bunu yaparken ellerindeki olanakları seferber ederler ve bu militanlar için ömür boyu alabilecekleri burslar, hibe krediler, sponsor krediler, yandaş işadamlarından zorunlu bağışlar seferber edilir. Bunu yapmalarının tek nedeni bulundukları konumlarını korumaktır. Başka hiçbir nedeni yoktur. Neden gibi gösterilen hedeflerin tamamı yalan ve hayalidir.
Konu eğitim olunca, İrlanda asıllı ABD’li komedyen oyuncu ve yazar olan George Denis Patrick Carlin’in eğitim üzerine yaptığı bir oyun sahnesi geliyor aklıma. Ve ben sizlerle bu sunumu paylaşacağım.
Carlin diyor ki;
“Beni rahatsız eden şeylerden biri de çocuklar hakkında söylenen yalanları duymak zorunda olmak. Ve biliyorum ki, kahraman olduğunu düşünen anne ve babalar bunu sevmeyecek ama birileri onların iyiliği için bu gerçeği söylemeli. Çocuklarınız gereğinden fazla değerli görülüyor. Onları tapınılacak bir nesneye çevirdiniz, çocuk fetişistisiniz ve bu durum hiç de sağlıklı bir durum değil. Çocuklar hakkında bilmeniz gereken bazı şeyler var. Onların hepsi sevimli değil… Sidik ve ekşi süt karşımı kokuya sahipler. İkincisi çocukların hepsi zeki ve akıllı değildir.”
Medya ve Siyasetçiler için;
“Medya ve siyasetçiler hep bizi bölen şeylerden bahseder. Bizi birbirimizden farklı yapan şeyler vardır. Ve bu farklılıklar öne çıkarılarak ayrıştırma başlatılır. Bütün toplumlarda ki yönetici sınıflar hep böyle çalışır. Geri kalan insanları bölmeye çalışırlar. Zenginler alıp kaçmak için alt ve orta sınıfı birbirine kırdırır. Oldukça basit bir şey ancak hep işe yarar. Farklılıklara vurgu yaparlar. Irk, din, etnik ve milli geçmiş, iş, gelir, eğitim, sosyal statü ve cinsiyet… Birbirimizle kavga etmemiz ve onların bankaya gitmesi için herhangi bir şey…”
Politikacılar;
“Politikacıları unutun… Onlar önemsiz… Politikacılar size seçim hakkı tanındığı fikrini sürdürmek için varlar. Hakkınız yok!… Seçim hakkınız yok!… Sahipleriniz var. Size sahipler, her şeye sahipler… Bütün önemli topraklara… Kolektif şirketleri denetliyorlar ve sahipleridirler”
Çocuklarımızın eğitimi;
“Çocukları okutmak önemli değildir. Okumak isteyen çocuk okur. Okumayı öğrenmek isteyen çocuk öğrenir. Öğretilmesi asıl önemli olan şey, çocukların öğrendiklerini sorgulamasıdır. Çocuklara her şeyi sorgulamaları gerektiği öğretilmeli. Okudukları her şeyi, duydukları her şeyi sorgulamaları… Çocuklara otoriteyi sorgulamaları gerektiği öğretilmeli. Ebeveynleri çocuklara otoriteyi sorgulamalarını asla öğretmezler. Çünkü ebeveynler kendileri otorite figürleridirler.”
Sermaye ve Sınıf;
“Bu ülkedeki (ABD) ekonomi ve sınıfları nasıl tanımlarım biliyor musunuz? Üst sınıf bütün parayı elinde tutar ve hiç vergi ödemez. Orta sınıf bütün vergiyi öder ve bütün işleri yerine getirir. Fakirlerde orta sınıfı ürkütmek için vardır”
Aklın üstünlüğü;
“Size çok önemli bir soru soracağım. Dünyayı kontrol etmenin en etkili ve verimli yolu nedir? İki kelime: Akıl Kontrolü…”
Yaşama dair;
“Yaşam aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür”
“Tarihimizin en acı yanlarınsan biri, kendini ne kadar tekrar ettiğidir”
“Eğer vatandaşlarınız bencil ve cahil ise, Liderlerinizde bencil ve cahil olurlar”
“İnsanlık”
ABD’nin savaş politikasına bakışı;
“Basra körfezi savaşından bahsetmek istiyorum. Çok şey olmuş Basra körfezinde… Bu savaşın en çok sevdiğim yanı ne biliyor musunuz? Her televizyon kanalında izlediğimiz ilk savaştı bu savaş ve bayağı iyi reyting getirdi değil mi? Oldukça iyi reytingler. Eh savaşı seviyoruz biz… Biz savaşı seviyoruz. Biz Amerikan halkı savaş manyağıyız. Savaşı seviyoruz çünkü savaşmakta en iyiyiz. Peki neden? Çünkü savaşta antrenmanlıyız. Bu ülke sadece 200 yaşında ve şimdiden 10 büyük savaşa girmişiz. Bu da 20 yılda bir savaş demektir. Yani iyi olmasak ayıp olurdu. Ve iyi ki savaşmışız… Çünkü diğer alanlarda pek iyi değiliz. Adam akıllı bir araba yapamıyoruz. Televizyon dizisi veya izlenmeye değer kaset yapamıyoruz. Çelik endüstrimiz kalmadı… Çocuklarımızı eğitemiyoruz. Yaşlı insanların sağlığı ile ilgilenmiyoruz. Ama ülkeleri bombalayabiliyoruz. Özellikle o ülke kahverengi tenli insanlarla doluysa… Bu dünyadaki yeni uğraşımız kahverengi tenli insanları bombalama… Irak, Panama, Grenada, Libya… Ülkenizde kahverengi tenli insanlar mı var… Söyleyin onlara götlerini kollasınlar, yoksa onları bombalarız.”
****
Yeniden bizim ülkemizde ki eğitim sistemine dönelim.
Son zamanlarda yaşadığımız bazı olayları hatırlayacak olursak, çocuklarımızın sınavlarda bir yarış atına döndürüldüğünü yaşadık.
Hiçbir zaman çocuklarımızın bir çocuk olduğunu umursamadan bu yarışların içine soktuk.
Sürekli bir sınav kaygısıyla yaşayan çocuklarımızın durumuna aldırmadık.
Sınav kaygısının nedenlerinin neler olduğuna bakacak olursak;
*Mükemmeliyetçi yaklaşım,
*Dıştan denetim,
*Baskıcı, otoriter anne, baba tutumları,
*Reddedici, küçük düşürücü anne, baba tutumları,
*Kaygı düzeyi yüksek anne, baba durumları,
*Beklenti düzeyi yüksek anne, baba durumları,
*Tutarsız anne, baba davranışları,
*Baskıcı, otoriter öğretmen tutumları,
*Reddedici, küçük düşürücü öğretmen tutumları,
*Beklenti düzeyi yüksek öğretmen durumu,
*Tutarsız öğretmen davranışları,
*Sınanma, değerlendirme korkusu,
*Reddedilme korkusu,
*Öğrenilmiş çaresizlik yaşanması.
*Görev sorumlulukları erteleme,
*Çalışma alışkanlıklarında yetersizlik,
*Zamanı iyi kullanmama…
Diyor konunun uzmanı olan, bilimsel yaklaşım sunan eğitimcilerimiz.
Yine uzmanlarımız kaygı belirtilerini iki ayırmışlar.
1 – Fizyolojik belirtiler
2- Psikolojik belirtiler
****
Fizyolojik belirtiler
*Çarpıntılar, düzensiz kalp atışları.
*Düzensiz solunum, hava açlığı.
*Ellerde titreme, vücutta ateş basması hissi.
*Baş dönmesi, baş ağrısı…
*Mide ağrısı, kasılmalar.
*Bayılma, beyni boşalmış hisleri.
*Kas yorgunlukları, uyuşma.
*Terleme, titreme.
*Bağırsak hareketlerinde değişiklikler.
*Konsantrasyon bozuklukları.
*Yeme alışkanlıklarında değişiklik.
*Uyku alışkanlıklarında değişiklik, kâbus görme…
****
Psikolojik belirtiler
*Ya başarısız olursam korkuları…
*Yeterince çalışmadığı için kendini suçlama.
*Kesinlikle başarılı olamayacağım yargıları.
*Sürenin çok yetersiz olduğunu düşünme.
*Hiçbir şey hatırlamadığını, hiçbir şey bilmediğini düşünme.
*Sık sık alacağı notu düşünmek.
*Diğerlerinden farklı olduğunu, daha zayıf ve beceriksiz olduğunu düşünme.
*Sıkıntı ve bunaltı hisleri…
*Hareketsizleşme, ya da huzursuzluk, aşırı hareketlilik hissetme.
*Sınav sonuçlarının felaket olacağını düşünme.
*Aile ve yakınlarını hayal kırıklığına uğratacağını düşünme.
*Ölsem de kurtulsam, keşke bu duruma hiç düşmeseydim düşüncesi.
*Kaybederse asla tekrar denemeyeceğini ya da kendini toparlayamayacağını düşünme.
****
İşte bu durumlarda ebeveyn olarak üzerimize düşen ciddi görevler düşmektedir.
*Anne ve babaya düşen önemli görevler, ailenin bütçesinin sınırlarını zorlayarak çocuğuna en iyi eğitim imkanlarını sunmak ve ona uygun çalışma şartlarını hazırlamakla sınırlı değildir.
*Çocuğunuzun başarısını etkileyen en önemli nedenlerde birisi, ailenin yaşantı ortamı ve tutumudur.
*Çocuklarınız adına yapacağınız kimi küçük özveriler, onları başarılı yapacak ve mutlu kişiler olarak topluma katılmalarını sağlayacaktır.
****
*Sınav kaygısı; sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine neden olan yoğun kaygı halidir. Diğer bir tanımla sınav öncesi ve sırasında kişinin bildiklerini ortaya koymasını engelleyen hatta sınav sonrasında bile devam eden aşırı heyecan durumudur.
Çocuklarımıza sahip çıkalım ve uzmanların uyarılarına kulak vererek huzurlu bir ortamı hazırlayalım.
Cumhuriyetimizin kurucu iradesinin hedefleri doğrultusunda bir eğitim sistemini hayata geçirmek için verilecek her türlü mücadele en önemli görevlerimizin başında gelmelidir. 15 yılda bozulan eğitim sistemimizin yeniden düzenlenebilmesi için verilecek mücadele zihniyet devriminin yanı sıra kurucu iradeye bağlı ve sağlam temellerini koruyacak bir siyasal iktidarı kurmak yolunda olmalıdır…