Haberler Kocaeli
Haberler Kocaeli … denilince hemen akla yerel alanda yayın yapan yayın organlarının yayınladığı haberler Kocaeli gelir. Oysa Kocaeli ülkemizin en önemli geçiş noktalarından biri olduğu için ulusal bazda yer alan haberlerin çoğunluğunda da yer almaktadır.
Haberler Kocaeli
Yerel gazetelerin dağıtım ağı ile birlikte bir anda kendimizi, ülkemizi hain bir darbe girişimi ile sarsan FETÖ faaliyetlerini konuşur olduk. FETÖ öyle sıradan bir örgüt değildir. Bana göre gelmiş geçmiş bütün terör örgütleri içinde yalnızca ülkemiz için değil, tüm dünya için en tehlikeli terör örgütüdür. Öyle bir örgüt gücü var ki, örümcek ağı gibi tüm dünyayı sarmış.
Biz de olay diğer ülkelere göre biraz farklı seyretmektedir. Biz de uzun yıllar devlete sızma faaliyetlerinde bulunmuş ve bir miktar giriş sağlayabilmiş… Ancak iş o kadar kolay olmadığı için bir anda kendini yargının önünde bulabilmiştir. Tabi içerdeki kurmuş olduğu ağ aracılığıyla yurt dışına kaçmayı becermiştir. Daha sonra o ülke bu ülke derken Amerika’ya kapağı atmış ve orada malikane kurmuş. Kurduğu malikaneden hem ülkemizi ve hem de dünyanın diğer ülkelerinde yürütmekte olduğu faaliyetleri yönetmeye başlamış.
****
Buraya kadar olan kısım haberlerde sürekli yer aldığı için hemen hemen tüm vatandaşlar az yada çok bilgi sahibidirler. Sürecin bu günkü boyutunda Kocaeli örgütlenmesinin de ciddi boyutta olduğunu gördük. Haberler de yer aldı bu operasyonlar.
Ama yine de biz biraz geriye giderek neler olup, neler yaşandığına bir bakmamız gerek.
Yurt dışına kaçan FETO içerde hiç boş durmadı. Ve 2002 yılında AKP’nin tek başına iktidar olmasından sonra devletin tüm kademelerinde rahat bir örgütlenme süreci yaşamaya başladı. Hatırlatmakta yarar var. FETO’nun yurdumuzdaki sürmekte olan davası AKP iktidarında sonlandırıldı. Ve sonrasında FETO’ya döngel bu hasret bitsin çağrıları yapılmaya başlandı. Biz ve bizim gibi düşünen Cumhuriyetçiler Fethullah’a FETO derken bu cenahta yer alan güruh daima “hoca efendi” dedikleri yetmedi “muhterem hoca efendi” sıfatını kullanmak zorunlu bir hal aldı.
Peki, neydi FETO’nun ülkemizde yapmak istedikleri…
FETO, örgütlenmeye başladığı günden bu yana hedefine “cumhuriyeti yıkmayı” ve yerine “şeriat’a dayalı” bir rejim mücadelesini koymuştu. Sadece FETO değil, ülkemizde faaliyet yürüten ne kadar tarikat ve cemaat yapılanması varsa, hepsinin ortak hedefi cumhuriyeti yıkmak ve dini kuralların ışığında bir devlet ve toplum yapısı vardır.
FETO, örgüt yapısıyla tüm devleti kuşatan bir kadro hareketiyle kurumları tek tek ele geçirmeye 2002 AKP iktidarıyla başladı. Bunun en somut delili 2004 Milli Güvenlik Kurulu raporunun hiçe sayılmasıdır. O zaman iktidarın kurucuları bu rapor için “bizim için bu rapor yok hükmündedir” demişlerdir.
****
FETO, AKP ile birlikte, Eğitim, Sağlık, Adliye, Mülkiye, Emniyet, Askeriye, Medya, Üniversiteler ve Siyasi partilerde derin bir örgütlenme çalışma yapmıştır. Devleti ele geçirirken siyasi ayak olarak iktidar partisini kullanmıştır. İktidar partisi FETO’nun ihtiyacı olan her şeyi vermiştir. Yargıda örgütlenmesiyle birlikte, Ordu’yu ele geçirmek için uyduruk “Ergenekon ve Balyoz” davaları sürecini başlatarak hedefe bir adım daha yaklaşmışlardır. Bu alandaki en büyük yardımcısı yine iktidar partisi olmuştur.
Sistem içinde varlığını sürdürmekte olan bürokrasi AKP hakkında kapatma davası açtı. Bu kapatma davasından sadece 1 oyla kurtulabildi. Ama ceza almaktan kurtulamadı. Bugün anlıyoruz ki, FETO o tarihte yargı örgütlenmesini büyük ölçüde başarmış… Emniyet örgütlenmesini başarmış… Eğitim örgütlenmesi zaten dershaneler aracılığıyla kuşatılmış durumdaydı.
FETO’ya bu kadar olanak sunan AKP iktidarı, 2007 yılından sonra yapılan tüm seçimlerde hile ile seçim kazanmayı sürdürdü. Hatırlayalım, FETO referandum da “mezardaki ölüler bile oy kullanmalı” diyerek her yolun mubah olduğunu gösterdi ve AKP iktidarı da gösterdiği yolda ilerledi. Muhtarlıkların elinde olan seçmen listelerinin işleyen süreçlerinin il nüfus idarelerine verilmesiyle başladı. İnşaatlarda seçmenler, olmayan sokaklarda seçmenler, apartmanlarda aynı evde tanımadıklarıyla oy kullanmak zorunda kalan ailelerin isyanlarını hatırlıyoruz. Son referandumu da YSK marifetiyle zorla aldılar.
****
AKP’nin tüm kadroları ve hatta oy verenler dahil hepsi FETO’nun hayranı olarak yıllarca birlikte oldular.
Bu hareket gayet doğal bir hareket…
Zaten aynı menzile birlikte yürüyorlardı…
Onun içindir ki, FETÖ’nün siyasi ayağı baştan bu yana AKP’dir…
Taa ki, aralarında güç savaşı başlayıncaya birliktelik hep sürdü…
Bu ülkenin Genel Kurmay Başkanı terör örgütü kurucusu olarak suçlanması bile ortalığı bozamadı…
****
Devletin tümünü kuşatan FETO, İktidarı da kuşatmaya başlayınca, aralarında problemler oluşmaya başladı ve 17 – 25 Aralık operasyonları başlayınca araları biraz bozuldu. Ama bu bozulma FETO ile AKP arasında olmadı. Bozulma sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi ile oldu…
Aslında onların arasının bozulduğu da tam olarak söylenemez… Çünkü 17 – 25 Aralık operasyonlarından sonra o kargaşa sürerken, FETO ile anlaşmak için Ankara’dan aracı olarak bir gazeteci gönderildi. Bunun bir açıklaması olmalı… Ancak sadece gazeteci kendisinin aracılık yaptığını söyledi!..
Daha durun yetmedi!..
FETO, FETÖ olmadan önce ve 17 – 25 Aralık operasyonlarından sonra, hem de 2 yıl sonra TSK’dan 986 – 987 – 988 – 989 yılı harbiye girişli komutanların emekliliğe sevk edilmesi için Meclisten yasa çıkaran yine AKP iktidarı olmuştur. Dahası, kapattığı dershanelerin yerine açılan özel okullar için öğrenci başına 3 bin 500 lira devlet desteği FETO okullarına yapılarak yine kaynak aktardılar. AKP hiçbir zaman kendisini bu pislikten arındıramaz. Yine sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dışında her AKP’li FETO ile bağlarını koparmadı ve halen devam ettiği konusunda hiçbir kuşkum yoktur.
Çünkü bu yasal düzenleme ve FETO okullarına aktarılan kaynaklardan sonra Erdoğan, FETÖ tehlikesi konusunda; “maalesef arkadaşlarımı inandıramadım” diye itirafta bulunmuştu.
Ama bunların hiçbir öneminin olmadığını günümüzde yaşadıklarımız göstermektedir.
Bu zihniyet aynı menzile yürüyen cemaat mensupları oldukları için cumhuriyeti önce zayıflatma ve sonrasında tamamen yıkıp yerine “yeni Türkiye” diye bir şeriat devleti kurmama garantisi yoktur.
Neden diyecek olursanız…
*Çünkü “dindar bir nesil yetiştirme” projesi bu iktidara aittir.
*Atatürk’ü müfredattan çıkarma hamlelerinin tamamı bu iktidarın attığı adımlardır.
*Bütün liseleri imam hatip okullarına çevirme ve öğrencileri seçeneksiz bırakma bu iktidarın hedefidir.
*İslamı güncelleştirme bir projedir ve bu iktidara aittir.
*Türk bayrağına sarılmış görünme bu iktidarın kandırma hareketidir ve TC’yi kaldırma projesi yeniden gündeme getirilecektir. MHP’yi silkelediği anda yeniden gündeme getirecektir. Buna bu iktidarın ihtiyacı vardır.
*Diyanet işleri başkanlığını iktidarın alt çenesi durumuna getirme bu iktidarın ihtiyacı ve hareketidir.
****
*“Bu rejim sona ermiştir. Artık yeni bir devlet kurulmuştur ve başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır” sözü ortaya bilinçli atılmış bir argümandır ve yoklama yapılmıştır. Yoklamaya bu iktidarın ihtiyacı vardır.
*İmam hatip okulları öğrencilerine öğrencilik hayatı boyunca verilen burslar, hareketin yolu için döşenmiş taşlardır. Bu yol taşlarına bu iktidarın ihtiyacı vardır.
*Dinimiz için söylenmemesi gereken “kişilerin sıfatlandırılması” söylemlerine izin verilmektedir. Bu iktidarın buna ihtiyacı vardır.
*Atatürk’e küfür eden itin birini hastanede ziyaret etmek içerde ve dışarıda bir yerlere verilen bir mesajdır. Ve bu iktidarın bu mesajlara ihtiyacı vardır.
İktidarın kendi iktidarını sürdürmesi ve 16 yıldır yediği her haltın ortaya çıkmasını engellemek için ihtiyaç duyduğu her alanı ve sosyal çevreyi kullanacaktır. En son seçim yasası bu ihtiyacı açığa çıkaran en son örnektir.
Merak edilen konulardan bir tanesi ve en önemlisi AKP ve MHP yakınlaşması…
****
Benim gördüğüm resimde, Erdoğan MHP liderini öyle bir yerinden yakaladı ki, kıpırdayacak hali kalmadı. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası ortaya çıkan devletin beka sorunu için bir aradayız açıklaması çok gülünç. Ve inandırıcı hiçbir temeli yok.
15 Temmuz deyince aklıma ilk gelen maalesef FETÖ oluyor.
Çünkü “muhterem hoca efendi dön gel bitisin bu hasret” diyenler bir anda FETÖ demeye başladılar.
Ve FETÖ ile mücadele edeceğiz diyerek OHAL ilan ettiler.
Aldıkları OHAL yetkisiyle yemedikleri halt kalmadı.
FETÖ ile ciddi mücadele edildiğine inanmayanlardanım.
Çünkü, ortalıkta pazarlıklar sürerken mücadeleden söz etmek ne kadar inandırıcı olur ki…
İktidar partisinin gazeteci milletvekili FETÖ’cü işadamlarının milyon dolarlar ödeyerek tahliye edildiklerini söylüyor.
Bir garip dava ise yine FETÖ davasından bir davadır. Gazeteciler için 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istenirken, icranın başında bulunan İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a verilen cezalar, bu davanın FETÖ davası olmadığını göstermektedir.
Eğer bu davalar FETÖ davası ise cezaların bir alt limiti olmalıdır. Ve bu alt limit müebbet hapistir.