Dizi ve sinema sektörünün toplumdaki yeri ve toplumun ahlakı
Dizi ve sinema sektörünün toplumdaki yeri ve toplumun ahlakı Özellikle kapitalizm ve kapitalist sistemlerin toplumları; ve hızlı tüketime alıştırması ile dizilerin içerikleri de hızla değişti…
Dizi ve sinema sektörünün toplumdaki yeri ve toplumun ahlakı
Arkadaşlar öncelikle gazetem Kocaelitime adına hepinizin yeni yılını kutluyor; yeni yılın hepimize ve ülkemize barış, huzur, bolluk, bereket, sağlık, sıhhat ve afiyet getirmesini temenni ediyorum. Bu haftaki köşe yazımda özellikle son dönemlerde şikayet alan önemli bir konudan bahsetmek istiyorum.
Önemle belirtmek istiyorum ki ekranlarda bir sürü kanallarda yayınlanan bizleri ekranlara bağlayan dizilerde toplumun ahlakını değiştiren ve olumsuz yönde etkileyen çeşitli olumsuzluklardan dolayı şikayet edilmesi dolayısıyla toplumumuz için kanayan bir yaraya parmak basmak istiyorum.
“…30-40 senelik evli işadamının şirketteki sekreteri ile karısını aldatması”
Birçok dizilerde belirli güçlere çalışan maşalar, işte yok efendim belirli mafya gruplarının en alt tabakaya kadar inen savaşları ve çekişmeleri, yok efendim Aile yapısını bozan konular falan vs. Artık özellikle birçok dizilerin senaryolarında 60-65 küsur yaşlarında 30-40 senelik evli işadamının şirketteki sekreteri ile karısını aldatması. Veyahut adamın yıllarca birlikte olduğu metresinin çocuk aldırma durumundan tutunda ailesinden para koparma amacıyla şantaj yapmasına kadar. Hadi kötü yola düşme veyahut uyuşturucu meselesi ile senaryolarda bu illetlere bulaşanların topluma ibret olmak suretiyle örnek teşkil etmesini anlarız ama diğer ahlak kuralları kimin eli kimin cebinde şeklinde bir sürü Bizans entrikaları dolu birbirinin kopyası senaryolar
Türk halkının dizilere olan merak ve ilgisi son dönemlerde hızla artış gösterdi. Özellikle kapitalizm ve kapitalist sistemlerin toplumları ve hızlı tüketime alıştırması ile dizilerin içerikleri de hızla değişti. Özellikle dizilerde üniversite okuyan gençler arasında zengini ayrı fakiri ayrı, orta direk sabit gelirli ailelerin çocukları çeşitli farklılık gösterdiği için bu ayrımı karıştırarak hızlı tüketim ile diğer sınıfları özendirme toplumu olumsuz etkiliyor.
“Aile içi ilişkiler düzenli ilerlemiyor”
Günümüzde onlarca yayında olan dizi var ve birçoğunun konuları aşkı anladık yasak aşk, cinnet, ihanet, aldatma, cinayet, mutsuzluk, huzursuzluk ve gözyaşı şeklinde olumsuzluklarla dolduğu için topluma olumsuz etki ediyor. Aile içi ilişkiler düzenli ilerlemiyor. Tabii bu durumda izleyicilerinde psikolojisi karmaşık bir hal alıyor.
Yazarlar hikayeler de zengin işadamının sevgilisi olan kızları, zengin lüks yaşantıları, lüks muhitte oturulan köşk ve son model arabaları ön plana çıkarınca toplumun orta düzey ve gariban kesim olan kitlesine sahip milyonlarca aile ferdi bunlara gerçek hayatta sahip olamadığını gördüğünde bunalım durumu oluşuyor ve yoksulluk yüzünden gerçekleşen soygun ve cinayetler. Borç harç içinde sıkıntılara düşüp intihar olayları gerçekleştiren insanlar bunun yüz kızartıcı en büyük örnekleri olarak göze çarpıyor.
Oysa eski zamanın öncelikle bizim kökümüz olan sinemanın temeli Yeşilçam toplum dayanışmasının ve aile içinden başlayarak mahalle, semt ve şehirlerde toplumun kaynaşmasını temelde baz alıyordu. Bunun en büyük temsilcisi de Arzu Film şirketi ve Büyük usta yönetmen Ertem Eğilmez’di.
“Bu yapıtlar hala daha büyük bir keyif ile izleniyor”
Baktığınızda sinema verdiği eserleri incelersek: Oh olsun, Gece Kuşu Zehra, Neşeli Günler Gülen gözler, Cennetin Çocukları, Bizim Aile gibi, Sev kardeşim gibi, Hababam Sınıfı, Süt Kardeşler, Tosun Paşa gibi sayısız eser ve filmde orta oyunu ve temaşa sanatını büyük bir incelikle kullanarak izleyiciyi ekranlara hoş bir şekilde bağlardı. Bu yapıtlar hala daha büyük bir keyif ile izleniyor. Aşkın ve aile olarak birleşmenin gücü, her türlü sıkıntıya dahi göğüs gererek kenetlenen aile fertlerinden tutunda bir istila veyahut istimlakte bile bir araya gelerek o gücün önünde dimdik set gibi duran o mahalle halkı aslında toplum dayanışmasının en büyük örnekleriydi.
İşte bu yüzden bizim yapacağımız ve imzamızı atacağımız projelerde yazar grupları olarak veyahut oyuncular olarak veyahut ülkemizde birçok dallarda ekranları temsil eden sanatçılarımız olarak dahi toplumumuzun yapısını olumlu analiz ederek. Birlik, beraberlik ve kaynaştırma içerisinde ele almalıyız. Tıpkı o 90’lı yılların dayanışma içindeki okul, mahalle ve Apartman dizilerinde olduğu gibi.
Yazımı burada noktalıyor, bilinçli bir toplum olarak yetiştirmemiz gereken ebeveynler gerektiğini de unutmamamız gerektiğini önemle vurguluyorum. Hepinize iyi okumalar diliyorum. Sağlıklı ve esen kalın.