Kültür Sanat Tarih

Muradiye Külliyesi’nin içler acısı durumu üzüyor

Bursa Muradiye Külliyesinde kısa bir süre önce yapılan restorasyonlar sonrası bugün içler acısı durumuna işin uzmanından önemli değerlendirmeler geldi. Sanat Tarihçisi Talha Uğurluel, Gazeteci-Yazar Muharrem Değirmen’e özel açıklamalarda bulundu.

Gemlik Basın / BURSA (İGFA) – Bursa’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne adı yazdırılan Muradiye Külliyesinin durumu içler acısı. 8 yıl önce büyük bir restorasyon geçiren ve 3 yıl süren çalışmalar ardından şaşalı açılış yapılan Muradiye Külliyesi ne yazık ki döküyor! Kısa bir süre önce kapsamlı ve o dönemde verilen demeçlerde “En Kapmalı restorasyon” denilen söylemin bugün geldiği durumda tüm türbe ve tarihi yapıların durumumun içler acısı olduğu gözlendi.

 

2012 yılında başlatılan ve 2015’de biten çalışmalar kapsamında üç aşamalı restorasyonda ise ilk aşamada 12 türbe dış kubbelerinin kurşun kaplama yenileme çalışması, ikinci aşamada külliye için röleve, restitüsyon ve restorasyon çalışması yapılmış; üçüncü aşamada fresk üstü alçıların kazınarak alttaki zamana ait Fresk ve hattat yazıların sanat eserleri özgün ve orijinal haliyle tek tek ortaya çıkarılması işlemi yapılmasına karşın bugün durumu içler acısı haldedir.

İŞİN UZMANI TALHA UĞURLUEL’DE İSYAN ETTİ

Sanat Tarihçisi Talha Uğurluel, Gazeteci-Yazar Muharrem Değirmen’e yaptığı özel açıklamalarda Bursa Muradiye Külliyesinde yaşananları değerlendirdi.

Türkiye’de yaşanan restorasyonların tarihçiler olarak kendilerini mutlu etmelerine karşın gözden kaçan birçok konunun yapıları bugün Muradiye Külliyesinde yaşananlarla karşı karşıya bıraktığına işaret etti.

Uğurluel, açıklamasında; “Türkiye’mizin dört bir yanında nice eserimiz sıklıkla restore edilmekte. Bizler de halk olarak bu hızlı restorasyonları görüp sevinmekteyiz. Ancak gözden kaçan bir şey var. Aynı eserler sıklıkla yeniden yeniden tamire alınmakta. Peki neden?” diye sorarak hem Bursa Muradiye Külliyesinde yaşananlar hem de ülkemizde ki tarihi binaların restorasyonları ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Hiç düşündünüz mü? Sultan Ahmet Camisi ki, ben daha 40’lı yaşlardayım tam 4 kez kapsamlı tamirata alındığını gördüm. Minarelerine kadar kaç kez sökülüp yeniden yapıldı. Ya Ayasofya’nın 90 yıldır bir türlü bitmeyen tamiratı. Şuan ibadete açıldı. Peki bütün sorunları bitti mi? Hayır ne bitmesi. 2 yıldır üst katına kimse çıkarılmıyor. Çünkü çökme tehlikesi var. Yani anlayacağınız her işimizde olduğu gibi şekil içerikten ön planda maalesef. İşin ehli insanlar yapılacak şeylerin başına geçirilmezse, bu benim tanıdığım deyip liyakat akrabalık ve başka menfaat ilişkilerine kurban edilirse biz tarihi eserlerimizi her üç beş senede bir restore etmek zorunda kalırız. Osmanlıya bakın. 1619’da Sultan Ahmet Cami inşaatı bittikten sonra bu devlet yıkılana kadar kaç kez tamire alınmış. Bir eser adam gibi restore edilirse ortalama 100 ile 150 yıl arası kimsenin ona bir daha müdahale etmesine gerek kalmaz. Ancak bizim işlerimizde her 10-15 yılda bir mutlaka müdahale gerekiyor. Muradiye Külliyesi tam 3 sene kapalı kaldı. Sonrasında göz dolduran restorasyonu ben de gördüm. Taktir edilecek çok şeyi vardı. Ancak gördük ki hızla patlayan sıvalar, dökülen boyalar, şeklin içeriğin çok önüne geçtiğini acı bir şekilde bize yine gösterdi. Mimar Sinan’dan hala bir ders çıkarabilmiş değiliz. 2.Selim döneminde Ayasofya tamire alındığında Mimar Sinan hemen sıva boya işlerine girmemiş, yıllarca Ayasofya’nın temellerine bakım yapıp payandalarla yapıyı resmen bohçalamıştı. Sonra sıva boya içindeki mihrap minber vb. işlere girmişti. Biz maalesef işin hep cilasındayız. Bir eser restore edileceği zaman öncelikle temellerinden başlanıp örtü sistemine kadar yapı esaslı gözden geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu