EMEP: “Ödediğimiz her kuruş verginin hesabını sormalıyız”
Erkan; "Bir sermaye partisi olan AKP’nin sınıfsal tercihlerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Salgına rağmen 'ne olursa olsun çarklar dönsün' diyerek patronlardan yana yapılan tercihini yapmıştır"
EMEP: “Ödediğimiz her kuruş verginin hesabını sormalıyız” … Erkan; “Ekonomideki büyümeyi inşaat sektörü üzerinden tarif ederken, deprem riskli bölge denilerek kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme dönüştüren, emekçileri yerinden yurdundan eden de aynı iktidarın politikalarıydı” dedi. detaylar haberimizde…
EMEP: “Ödediğimiz her kuruş verginin hesabını sormalıyız”
Dün İzmir’de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depreme dair EMEP Kocaeli İl Örgütü yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada sorumluluğun halka yıkıldığını belirten EMEP Kocaeli İl Başkanı Arzu Erkan, ” Nasıl ki sırf çarklar dönsün, patronlar kar etsin diye salgın yeniden tırmanışa geçtiği halde emekçiler “salgın mı, işsizlik mi” ikilemi arasında çalışmaya zorlanıyorsa, güvenliğinden emin olmadığı yapılarda can güvenliği tehdit altında yaşamaya mecbur bırakılıyor.” dedi.
Emep Partisi Kocaeli İl Başkanı imzası ile yapılan açıklamanın devamı şöyle;
Bir kez daha deprem gerçeği ile sarsıldık. Acının adresi bu kez İzmir’di. İzmir Seferihisar açıklarında, AFAD verilerine göre 6.6 büyüklüğünde meydana gelen depremde şu ana kadar 26 yurttaşımız hayatını kaybederken, yaralı sayısı ise 831’e yükseldi. Yakınlarını kaybeden yurttaşlarımıza başsağlığı, yaralılarımıza ise acil şifalar diliyoruz.
İzmir depremi deyim yerindeyse “bağıra bağıra” geldi. Bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen iktidar gerekli önlemleri almadığı gibi depremle mücadele sanki yurttaşın sorumluluğuymuş gibi “depremle yaşamaya alışalım”, “deprem çantalarımızı hazırlayalım” demenin ötesinde tek bir adım atmadı.
Tıpkı koronavirüsle mücadelede olduğu gibi deprem gerçeği karşısında da emekçiler bir başına ve çaresiz bırakıldı. Nasıl ki sırf çarklar dönsün, patronlar kar etsin diye salgın yeniden tırmanışa geçtiği halde emekçiler “salgın mı, işsizlik mi” ikilemi arasında çalışmaya zorlanıyorsa, güvenliğinden emin olmadığı yapılarda can güvenliği tehdit altında yaşamaya mecbur bırakılıyor.
“NE OLURSA OLSUN ÇARKLAR DÖNSÜN”
Bu yaşanılanların iktidarın iddia ettiği gibi kader olmadığını biliyoruz. Bir sermaye partisi olan AKP’nin sınıfsal tercihlerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Salgına rağmen “ne olursa olsun çarklar dönsün” diyerek patronlardan yana yapılan tercih, kıdem tazminatı başta olmak üzere kazanılmış haklara dönük saldırıya geçilmesinde, esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılmasında, rızası olmadan ücretsiz izne çıkarılan işçilerin günlük 39 lira ile yaşamaya mahkum bırakılmasında da kendini gösterdi. Ekonomideki büyümeyi inşaat sektörü üzerinden tarif ederken, deprem riskli bölge denilerek kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme dönüştüren, emekçileri yerinden yurdundan eden de aynı iktidarın politikalarıydı. Toplanma alanları imara açıldı, yapı güvenliği sağlanmadı, kentler deprem tehlikesine göre yeniden düzenlenmedi. Parası olan güvenli konutlarda yaşam sürerken emekçiler riskin kucağına atıldı.
TEŞVİKLERİNDEN EN FAZLA YARARLANAN SEKTÖRSE İNŞAAT SEKTÖRÜ
İşçiye gelince cimri olan iktidar, patronların çıkarı söz konusu olunca hep bol kepçeydi. İşçi ve emekçilerin alınteri ve emeği üzerinden alınan vergiler, patronları ihya etmek için kullanıldı. Asgari ücretli Eylül ayından itibaren yüzde 20 vergi dilimine girerken, Ekim ayından yıl sonuna kadar ücretinde 125 liraya varan düşüş yaşanacak. İktidar asgari ücretin vergi dışı bırakılması talebini görmezden gelirken Ticaret Bakanlığı tarafından iktidarın gözde şirketlerinin de aralarında bulunduğu 100’e yakın şirkete vergi istisnası getirildi. Bu teşviklerinden en fazla yararlanan sektörse inşaat sektörü oldu. Buna göre şirketler milyonlarca liralık kazançlarından ya vergi vermeyecek ya da vergilerinde indirime gidilecek. Teşvik denilen şeyin yandaşın kayırılması olduğunu anlatmaya tek bir örnek yeter de artar. 9,9 milyar liralık demiryolu ihalesi alan Kalyon İnşaat’a 9,5 milyarlık vergi teşviki sağlandı.
“BÜTÇENİN SAHİBİ SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN BİZATİHİ KENDİSİDİR”
2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Bütçeler, kaynakların kimlerden toplandığını ve söz konusu kaynakların kimlerin ihtiyaçları için kullanıldığını gösteren belgelerdir. Bir iktidarın kimden yana, hangi sınıf ve sosyal tabakadan yana olduğunu anlamak için bütçesine bakmak yeterlidir. Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın “Bütçenin sahibi Sayın Cumhurbaşkanımızın bizatihi kendisidir” sözleri ile açıkladığı bütçeye göre işçi ve emekçilerin üzerindeki vergi yükünün artırılması, Cumhurbaşkanlığı idaresine ayrılan bütçenin 886 milyon liraya çıkarılması ve Erdoğan’ın maaşının da 88 bin lira olması öngörülüyor.
Toplam 1 trilyon 101 milyar liralık bütçenin 922,7 milyar lirasının vergi gelirlerinden oluşması bekleniyor. Vergi uzmanlarına göre 2021 bütçesinin özeti, önümüzdeki yıl toplanacak olan her 100 liralık verginin 52 lirasının sadece iki vergiden KDV ve ÖTV’den elde edileceğidir. Bu da emekçiler için geçim zorluğunun katlanarak artacağı anlamına gelmektedir. 2021 yılı bütçe teklifi adeta emekçilerin eğitim, sağlık ve insanca yaşam hakkının yok sayılmasının, patronlara desteğin süreceğinin ilanıdır.
“AKP’NİN TERCİHİ BELLİDİR, O TERCİHTE İŞÇİLER YOKTUR”
Deprem, pandemi, hayat pahalılığı, geçim zorluğu, insanlık dışı çalışma koşulları, yoksulluk, işsizlik, eğitim ve sağlığın paralı hale gelmesi…Bunlar işçi ve emekçilerin en yakıcı, en acil sorunlarıdır. İktidar bu sorunların çözümü için adım atmadığı gibi, emekçilerin taleplerine sırt çevirmekten de çekinmemektedir. AKP’nin tercihi bellidir, o tercihte işçiler yoktur. O tercihte emekçiler yoktur. O tercihte kadınlar, gençler, emekliler, engelliler yoktur. O tercihte halk yoktur. Onun tercihlerini belirleyen patronların çıkarlarıdır.
Çalışan biz, alınteri, emeği üzerinden vergi veren biz, deprem, pandemi, işsizlik, yoksulluk ve geçim zorluğu karşısında çaresiz bırakılan yine biz. Yapmamız gereken; ödediğimiz her kuruş verginin peşine düşerek, bu vergilerin nelere harcandığının hesabını sorarak, yağmaya, talana, ranta karşı birlikte mücadele etmektir.
İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları için, güvenceli bir iş ve güvenli bir gelecek için, vergide adaletin sağlanması için birleşelim, hep birlikte, mücadeleyle bu talepleri elde edelim. Bu yağma, talan ve rant düzenine son verelim.